Pazarlama İpuçları, Gündem ve Daha Fazlası
AnalyticaHouse’un güçlü iş ortaklıklarından beslenen deneyimi ile güncel trendler, stratejik içgörüler ve sektörel derinlik içeren blog yazılarımızı keşfedin.

Hayatınızı Kolaylaştıracak 10 Google Sheets İpucu
Google’ın tamamen entegre bir ürünü olan Google Sheets (eski adıyla Spreadsheets), günümüzde birçok alanda ve birçok görev için kullanılmakta. Kullanımının bu kadar yaygın olması, bu aracın kullanıcılarına sunduğu kullanışlılığı, diğer araç ve programlarla olan uyumluluğu ve birçok fonksiyonu olmasından kaynaklanıyor. Bu yazımızda Google Sheets aracının nasıl daha etkili ve faydalı bir şekilde kullanılabileceği hakkında ipuçları verdik. Google Sheets Nedir? Google Sheets, iş hayatının özellikle Google araçlarını kullanan bir firmada veya sürekli dinamik verilerle ilgilendiğiniz bir sektörde çalışıyorsanız şüphesiz ki hayatımızı kolaylaştıran en önemli programlardan biridir. Aynı zamanda Microsoft Excel ile uyumlu olan Sheets, Google Docs bütününü oluşturan en önemli parçalardan biridir. Karmaşık verileri düzenleme, online tabanlı olması sayesinde ortak kullanım imkanı gibi sayısız hizmetiyle bir E-Tablo türüdür. Google Sheets Tarihi Google Sheets, Jonathan Rochelle ve Farzad "Fuzzy" Khosrowshahi tarafından kurulan 2Web Technologies tarafından geliştirilen web tabanlı bir elektronik tablo uygulaması olan XL2Web'den alınmıştır. XL2Web, 2006'da Google tarafından satın alındı ve Google Labs Elektronik Tablolarına dönüştürüldü. 6 Haziran 2006'da ilk gelen alır esasına göre sınırlı sayıda kullanıcı için bir test sürümü yayına alınmıştır. Sınırlı test daha sonra, resmi bir duyuru basın açıklamasının yayınlanmasıyla hemen hemen aynı zamanda, tüm Google Hesabı sahiplerinin kullanımına sunulan bir beta sürümüyle değiştirildi. Mart 2010'da Google, çevrimiçi belge işbirliği şirketi DocVerse'i satın aldı. DocVerse, Excel uyumlu belgelerin yanı sıra Microsoft Word ve Microsoft PowerPoint gibi diğer Microsoft Office biçimleri üzerinde çok kullanıcılı çevrimiçi işbirliğine izin verdi. DocVerse'e dayalı iyileştirmeler Nisan 2010'da duyuruldu ve dağıtıldı. Haziran 2012'de Google, mobil cihazlar için ücretsiz bir tescilli üretkenlik paketi olan Quickoffice'i satın aldı. Ekim 2012'de Google Spreadsheets, Google Sheets olarak yeniden adlandırıldı. Bu kadar genel kültür yeterliyse, gelelim ipuçlarına.. 10 Google Sheets İpucuBasitten karmaşığa birçok işlemi gerçekleştirmeye imkan sağlayan Google Sheets'in birçok farklı işlevi bulunmakta. Bu işlevlerin bazıları çok sık kullanılsa ve yaygın olarak bilinse de bazı çok faydalı işlevleri herkes tarafından bilinmiyor. Google Sheets'i işinize en iyi yarayacak şekilde kullanabilmeniz için bu ipuçları çok faydalı olacak.1. Dinamik Raporlar Şüphesiz ki Google Sheets’in en büyük kolaylığı ve tercih edilme sebebi, online tabanlı olması sayesinde aynı anda çoklu kullanım sağlaması ve internet bağlantılı data kaynaklarıyla dinamik raporlar, dashboardlar oluşturulabilmesi. Özellikle dijital pazarlama gibi sürekli olarak metriklerin, rakamların saatlik belki dakikalık takip edilmesi için büyük önem arz ediyorsa, Google Sheets tam size göre. Buraya kadar okuduklarınız aklınızda herhangi bir ampul yakmadıysa, gelin beraber düşünelim. Elinizde 3 farklı sürekli güncellenen data kaynağı olsun, eğer bu kaynakları anlık olarak takip edebilmek sizin için önemliyse ve sürekli olarak farklı formatlarda indirdiğiniz bu dosyaları bilgisayarınızda takip etmek zorunda kalıyorsanız, Google Sheets sayesinde bu kaynakları tek dosyada birleştirip, kaynaklarına doğru yöntemlerle(birazdan tek tek bu yöntemlere değineceğiz) bağlayıp, tek seferde, sonsuza kadar takip edebileceğiniz, kendi kendine güncellenen raporlar elde edebilirsiniz. 2. Add-on’lar Add-on’lar.. En basit haliyle Google Sheets, Dokümanlar, Slaytlar ve Formlar içinde çalışan ancak kullanıcılar tarafından oluşturulan komut dosyalarıdır. Bu mini komut dosyaları ile, ücretsiz API’lardan istediğiniz bazı dataları alabilir, manuel yaparken çok zorlandığınız bir çok işi tek tuşla kolayca yapabilir, kod bilgisi gerektirmeden developerlara taş çıkartacak otomasyonlar kurabilirsiniz. Add-on’lara ulaşabilmek için, üst menüdeki Extensions menüsüne ve sonrasında da Get add-ons kısmına tıklayabilir, ihtiyacınıza uygun add-on’u seçebilirsiniz. Dikkat: Güvenilir olmayan add-on’ları yüklemek verilerinizin güvenliği için tehlikeli olabilir. 3. importrange, importxml, importhtml Importrange, Importhtml, Importxml ve dahası.. İsimlerinden de anlaşılabileceği gibi, bu üç fonksiyon ve benzerleri ihtiyacımız olan bir çok datayı Sheet dosyalarına aktarabilmemize olanak sunuyor, borsa datası, alışveriş sitelerindeki fiyatlar, başka bir dosyadaki data ve aklınıza gelebilecek sayısız data. Bu yazıda bu fonksiyonların kullanımlarını anlatmayacağım ama eğer isterseniz aşağıdaki linklerden inceleyebilir ve ihtiyacınıza göre data içeri aktarma işlemlerinizi gerçekleştirebilirsiniz. ImportrangeImportxmlImporthtml 4. Apps Scriptler Apps scriptler biraz JS bilgisiyle bütün Google tabanlı programları birbiri ile konuşturabileceğiniz, sınırsız otomasyonlar kurabileceğiniz, kendi add-on’larınızı yaratabileceğiniz, fonksiyonlar yaratabileceğiniz bir servistir. Yine add-on’larla aynı kısımdan erişebileceğiniz Apps Scriptler saatlerce uğraştığımız işlerimizi belki de bi kaç saniyede halledebileceğimiz bir dünyayı ayaklarımıza seriyor.. Eğer ilginizi çektiyse hemen Google’ın dokümantasyonunu okuyarak mükemmel projeler geliştirmeye başlayabilirsiniz. Küçük bir ipucu: Google apps scriptlerin çalışma süresi 6 dakika ile sınırlıdır, ücretli hesaplarda 30 dakikaya çıkabilmektedir. Oluşturduğunuz projelerin çalışma süresine ve verimliliğine dikkat etmelisiniz. 5. Ortak Düzenleme Google Sheets’in belki de Microsoft Excel’den ayrıştığı en önemli özelliği ortak düzenleme diyebiliriz sanırım. Bir tablonun farklı sayfalarında farklı çalışanların sorumlu olduğu alanları, aynı anda düzenleyebilir, eklediğiniz yorumlarla ekip arkadaşlarınıza bilgi verebilir, hatta dosya içerisindeyken Google’ın sunduğu chat alanından anlık iletişim probleminizi çözebilirsiniz. Ek olarak, Document History kısmından paylaştığınız dosyayı, kimlerin ne sıklıkla incelediğini denetleyebilir, buna göre deadline sürelerini belirleyebilirsiniz. 6. Google Tools Google’ın iş hayatındaki en çok kullanılan programların neredeyse hepsini karşılayacak alternatifleri sağlamasının en büyük faydalarından biri de, bu uygulamaları birbirleri ile konuşturabilmek ve bir çok süreci kolayca otomatize edebilmek. Örnek vermek gerekirse, her hafta aynı tablolardan aynı sunumlara data güncellediğinizi varsayalım, Google Sheets ile Google Slide bağlantısı sayesinde, ihtiyacınız olan tabloları uygun Slide tablolarına bağlayarak sadece tabloyu güncellediğinizde otomatik olarak sunumunuzu da güncelleyebilir, ekstra iş yüklerinden kurtulabilirsiniz. Veya düzenli olarak mail attığınız veri tablolarını, Google Sheets - Gmail bağlantısı kurarak her gün tekrar tekrar uğraşmadan istediğiniz sıklıkta mail attırabilirsiniz. Kısacası, Google’ın tüm tool’larını birbiri ile konuşturabilir, oradan oraya uğraştığınız süreçleri kolaylaştırabilir, vaktinizi çok daha iyi kullanabilirsiniz. 7. Vlookup Vlookup, iki farklı veri tablosundaki farklı sıralardaki dataları birbiriyle eşleştirmemizi sağlayan belki de en önemli Google Sheets fonksiyonlarından birisidir. Örneğin, bir tabloda user_id datanız ve session metriği, diğer tabloda ise bu id’lere karşılık gelen label bilgisi var ve bunları eşleştirmek istiyorsunuz, binlerce satırlık bir dosya için bu işlemi manuel yapmak günler sürebilir! Vlookup ile 15-20 saniye sürecektir. =VLOOKUP(search_key, range, index, [is_sorted]) Daha detaylı bilgi için: Vlookup8. Query Gelelim yazının en can alıcı noktası ve benim açık ara favorim olan fonksiyona: Query. Bu fonksiyonla, data setlerinizi düzenlemek ve raporlamak için SQL diline benzer bir syntax ile, gerçekten çok karmaşık ve Sheets’in 4-5 fonskiyonunu & özelliğini kullanarak yapabileceğiniz işlemleri çok daha kolay şekilde yapabilirsiniz. Syntax=QUERY(data, query, [headers]) Görebileceğiniz gibi, sadece 2 tane zorunlu parametresi olan bu fonksiyonu nasıl kullanabileceğimize dair küçük bir örnek formül yazalım. Yapmak istediğimiz işlem şu olsun: “Data” sayfasındaki, A,B,C sütunlarını inceleyerek, A sütunundaki sayılardan 10’dan büyük olanları, aynı zamanda C sütunundaki şehirlerden de “Ankara” olanları seçmek isteyelim, ve bu sorgunun sonuçlarını da B sütununa göre büyükten küçüğe doğru sıralayalım. =QUERY(Data!A:C,"SELECT A,B,C WHERE A>10 AND C<>'Ankara' ORDER BY B DESC",1) 9. IFS If, sumif, countif, maxifs, minifs, dateif, iferror.. If kalıbından da anlaşılabileceği gibi, çoğu koşullu durumlarla ilgili işlemi yapabilmemizi if’li fonksiyonlar sağlıyor, aynı zamanda iyi bir Sheet kullanıcısı olabilmek için neye ihtiyacımız olduğunu bilmek ve kullanma pratiği çok önemli. Bu yüzden if’li fonksiyonların hem ne olduklarını hem de nasıl kullanıldıklarını bilmemiz gerekmekte. Küçük bir if örneğine birlikte bakalım: Bir sınıftaki öğrencilerin aldığı notların baremlerine göre A,B,C,D gibi harf notlarını dağıtmak istiyoruz, o zaman basitçe: =IFS(A3>89.99,"A",A3>79.99,"B",A3>69.99,"C",A3>59.99,"D",A3>0,"F") Veya, A sütunundaki sourceların “google” olduğu yerde, B sütunundaki sessionları toplamak istiyorsak =SUMIF(A:A,"google",B:B) Daha detaylı bilgi için aşağıdaki linklerdeki içerikleri inceleyebilirsiniz. SumifIfCountifMaxifsMinifs 10. Macros Son olarak, özellikle her gün aynı manuel işlemleri tekrarlamaktan sıkılan kullanıcılar için can kurtaran olarak tanımlayabileceğimiz, Sheets’in en önemli özelliklerinden biri olan Macros.. Yine extensions kısmından ulaşılabilir olan Macros, kaydedeceğiniz UI işlemlerini, istediğiniz sıklıkta tekrar ettirebileceğiniz bir uygulama alanı ve Script tabanlı çalışmakta. Aslında basit olarak özetlemek gerekirse, her gün yaptığınız, copy-paste, insert row gibi işlemleri sizin belirlediğiniz formatta gerçekleştirmenizi sağlamakta olup, sayısız kullanım alanına sahiptir. Google’ın developer dökümanından, kullanım alanlarını inceleyebilir, kendi ihtiyacınıza göre macro’nuzu kaydedebilir, her gün saatlerinizi harcadığınız işlemleri bir kaç saniyede otomatize edebilirsiniz. Macros dökümanına buradan ulaşabilirsiniz. Ek olarak, Google fonksiyon listesi sayfasından, tüm fonksiyonları inceleyebilir, ihtiyacınız olanları bulabilir, kullanım alanlarını genişletebilirsiniz.

Performans Pazarlama Metrikleri Nelerdir? En Sık Kullanılan 15 Metrik
Açtığımız kampanyaları, oluşturduğumuz reklamları anlamlandırmada en önemli paya pazarlama metriklerinin kontrolü sahiptir. Elimizdeki veriyi anlamlandırıp bir sonuç çıkarmak ve buna göre aksiyon almak gerekir. Bu bağlamda bir kampanyanın metriklerini doğru analiz etmek ve bu süreçte en verimli olacak aksiyonları alabiliyor olmak kritiktir. Dolayısıyla performans başarısını eksik veya yanlış yorumlamak hem kısa hem uzun vadede kampanyamızın iyi gidip gitmediği konusunda bizi hataya düşürüp yanlış aksiyonlar almamıza sebep olabilir. Bu içerikte performans pazarlamada en sık takip edilen ve en önemli metrikleri nasıl doğru şekilde yorumlayabileceğimize dair ipuçlarını paylaşacağız.Performans Pazarlamada Metrik Ne Demek?Pazarlama ekipleri, tüm pazarlama kanallarındaki kampanyaların ve projelerin başarısını göstermek için ölçülebilir rakamlar olan pazarlama metriklerini kullanır. Conversion, CTR ve ROAS gibi birçok metrik bunlara örnektir.Conversion Nedir?Bir dijital pazarlama kampanyası oluştururken her markanın kendine özel, kullanıcıyı aksiyon almaya motive eden bir veya birkaç hedefi olur. Tüm marketing faaliyetleri aslında belirlenen hedefe ulaşmak için yapılır.Conversion, yani dönüşüm, bir web sitesi, sayfası veya mobil uygulama içerisinde belirlenen hedefin gerçekleşme sayısını veren metriktir. Bu metrik bir e-ticaret şirketi için satış sayısı olurken bir danışmanlık şirketi için lead sayısı (form doldurma) olabilir. Yüksek conversion oranı reklam kampanyanızın başarılı gittiğine, ilgi çekici bir Landing Page içeriğimiz olduğuna işaret eder.Eğer conversion sayınız az ise site içeriğinizi değiştirmek, yeni funnellar oluşturup dönüşüm sürecini basitleştirmek, offerlarınızı güncel tutmak kullanıcı için daha efektif bir deneyim oluşturacağı için conversion artışına yardımcı olabilir.Conversion Rate NedirConversion Rate, reklamlarınız sonucu elde ettiğiniz conversionların sıklığını ölçümlemek için kullanılan bir metriktir. Kullanıcıların reklamlarınızla olan etkileşimlerinin belirlediğiniz conversion hedefine dönüşme oranını conversion rate gösterir. Conversion rate sonucunda reklamlarınızda landing page, call to action, içerik ve tasarım optimizasyonları gibi değişiklikler yaparak sonucu gözlemleyebilir ve hedeflediğiniz kullanıcının karşılaştığı reklamın onun ilgisini ne kadar çektiğini yorumlayabiliriz. Conversion rate, bir reklamdan elde edilen conversion sayısının alınan toplam oturum sayısına bölünmesi ile bulunur. Örneğin bir reklamınız 300 oturum yaratmış ve 10 conversion almış ise conversion rate %3 olur.Conversion ValueConversion Value, kampanyalarınızdan aldığımız spesifik dönüşümlere atadığımız sayısal değeri veren ve bu dönüşümlerin işimiz için ne kadar etkili olup olmadığını ölçmek için incelenilen bir metriktir. Farklı conversionlara farklı dönüşüm değerleri atayarak bir kampanya içindeki değer ölçümlemesini daha anlamlı hale getirebilirsiniz. Session x CR x Sepet Ortalaması formülü ile conversion value değerimizi hesaplayabiliriz.Örneğin bir ayakkabı markası için 10.000 oturum gerçekleşmiş, conversion rate %1 olmuş ve ortalama sepet tutarı 1000 TL ise, conversion value 100000 TL olur.CPCCPC basitçe bir click getirmek için harcadığınız parayı gösteren metriktir. Tıklama başına para ödendiği için alakasız kullanıcıların da reklamlarınıza tıklaması sizin gereksiz para ödemenize sebep olur ve toplam maliyetiniz yükselir.CPC, bir kampanyanın iyi gidip gitmediğini kontrol ederken dikkat etmemiz gereken en önemli metriklerdendir. Reklamlarımızın alaka düzeyini artırmak, farklı bir bidding stratejisine geçmek, anahtar kelime analizi yapıp doğru kelimeleri hedeflemek bir CPC’yi düşürmek için optimizasyonlar alabileceğiniz aksiyonlardan bazıları olabilir.SessionBir kullanıcının bir web sitesinde belli bir zaman dilimi içerisindeki etkileşimini görmek için kullanılan metrik “session” yani “oturum”dur. Bir session tek bir etkileşim sonucu oluşmaz; sayfa görüntüleme, eventler vb. gibi kullanıcının aktif olduğu zaman aralığında gerçekleştirdiği aksiyonlar sessionı oluşturur. Session kullanıcının siteye girdiği ve sitenin tamamen yüklendiği anda başlar ve siteye kapatınca ya da 30dk hareketsiz kalmasında son bulur.Session süresini artırmak için kullanıcının site deneyimini iyileştirmek gerekir. Göz alıcı bir tasarım, yüksek okunabilirlik, kolay arayüz, güncel ve doğru içerik ile kullanıcının sitede geçirdiği zamanı artırabilir, hedeflediğiniz dönüşümleri tamamlamasını sağlayabilirsiniz.CPS (Cost per Session)Kampanyanızın efektifliğini harcanan para ve kullanıcıların getirdiği tek session bazında ölçümlemek için kullanılan metrik CPS yani Cost per Session metriğidir. Önceki “Session” tanımında da açıkladığımız gibi bir kullanıcının bir platform içerisinde belli bir zaman diliminde aldığı aksiyonlardır. Cost per Session ise bir sessionı reklam harcamalarınız bazında ne kadara mal ettiğimizi gösterirROASAçtığınız bir reklamın performansını reklamın maliyeti ve reklam geliri bazında sayısal değer olarak görmek için ROAS (Return on Ad Spend) metriği büyük önem teşkil eder. ROAS basitçe bir reklama harcadığınız her bir harcamanın getirdiği kardır. Tüm markalar ve şirketlerin nihai amacı yaptıkları yatırımın ve ortaya koydukları paranın onlara fazlasıyla dönmesi olduğu için ROAS takibi kampanya başarısını ölçmek adına güçlü insightlar verir.Örneğin bir reklamınız sitenize yüksek sayıda kaliteli kullanıcı ve yüksek bir gelir getiriyor olabilir ancak harcadığınız para elde ettiğiniz gelirden düşük ise bu çok da mantıklı bir harcama olmayacaktır. ROAS takibi böyle durumların önüne geçmenize yardımcı olur.CTR (Click-through Rate)Bir kullanıcının gördüğü reklama tıklama oranını görmek için CTR (Click-through Rate) metriği incelenir. Bu oran oluşturduğunuz reklamın hedeflediğiniz kitle için ne kadar ilgi çekici ve alakalı olup olmadığı ile alakalı bir içgörü verir. Yüksek CTR, PPC (Pay for Click) başarısını ölçmede oldukça önemlidir çünkü reklamın kalite skorunu ve dolaylı olarak bir tıklamaya ödediğiniz miktarı etkiler. Google Ads ve diğer marketing toolları yüksek kaliteli reklamları ödüllendirir ve bunların ödemesinde indirimler uygular.Örneğin sizinle aynı parayı ödeyen başka bir reklamverenin reklamının kalite skoru sizinkinden düşük ise siz daha az para ödeyerek daha üst pozisyonda gösterim alabilirsiniz. Search termümüzü headline ve descriptionda geçirmek, reklama path eklemek ve doğru keywordleri hedeflemek gibi aksiyonlar CTRı artırmamıza yardımcı olacaktır.Ayrıca, Display kampanyalarında ana odağımız görseller olduğu için kullandığımız kreatiflerin efektifliğine dair bir içgörüyü de CTR sayesinde alabiliriz.LeadPazarlamada oldukça sık kullanılan bir kavram olan lead, yaptığınız kampanyalar sonucu kaç tane “form doldurma” sayısı elde ettiğimizi gösteren bir metriktir. Alınan her lead bir potansiyel müşteri demektir. Ancak lead sayılarının yüksek olması her zaman kampanyanın iyi gittiğini göstermez. Önemli olan leadin sayısından çok alakalı olmasıdır. Bu sebeple en başta alıcı personamızı keşfetmeye vakit harcamak ve daha sonra hedeflememizi buna göre yapmak önemlidir.Bir sonraki aşamada doğru hedefleme ile bu leadi bir satışa dönüştürmek hedeflendiği için reklam etkileşiminden sonra içeriye aldığımız kullanıcıya özel içerikler oluşturup doğru iletişimi sağlamak, satış ekibi ile aktif bir iletişim ve işbirliği hedeflediğimiz satışı gerçekleştirmekte yardımcı olacaktır.CPL (Cost per Lead)Bir önceki maddede leadin basitçe form doldurma olduğunu açıklamıştık. Cost per Lead ise bir leadi ne kadara mal ettiğimizi gösteren metriktir. CPL, bütçemizi efektif şekilde aloke edip etmediğimizi gösterir; kanal bazlı karşılaştırma yaparak yüksek CPL ile az sayıda lead aldığınız kanalların bütçesini azaltarak daha faydalı kanallara ayırdığınız bütçeyi yükseltebilirsiniz.CPL, reklam maliyeti / gelen lead sayısı formülü ile bulunabilir.Search Impression ShareAldığımız impression sayısının alabileceğimiz impression sayısına oranı bize Search Impression Share’i verir. Reklamınızın alabileceği impression sayısı, hedef kitle, onaylı reklamlar, bidler ve kalite scoreu gibi faktörlere bağlıdır. Örneğin, impression shareiniz %50 ise bu, gösterilebileceğiniz tüm auctionların sadece yarısında gösterilip diğer yarısında gösterim alamadığınız anlamına gelir.Bir kullanıcının sitenize girip convert etmesi için önce sizin varlığınızdan haberdar olması gerekir, yani eğer impression shareiniz düşük ise potansiyel müşterilerinizi kaybediyorsunuz demektir. Bunun önüne geçmek için reklamlarınızın kalite scorelarının yüksek olması, bidlerinizin ve bütçelerinizin yeterli olması fazla impression almanızda önemli rol oynar.Top Impression ShareReklamınızın organik aramaların üstünde gözükme oranına Top Impression Share denir. Performans değişikliklerinin sonuçlarının reklamınızın lokasyonundan kaynaklanıp kaynaklanmadığını bu metriğe bakarak anlayabilirsiniz. Örneğin tıklama oranlarınız düşmüş ise bu sayfanın üst kısmındaki pozisyonunuzu kaybetmiş olduğunuza işaret edebilir.Absolute Top Impression ShareReklamınızın aldığı total impressionların sayfanın en üstünde gözükme oranına Absolut Top Impression Share denir. Absolute top impression share, en üst konumda gördüğünüz gösterim sayısının orada görebildiğiniz tahmini gösterim sayısına bölünmesiyle hesaplanır.Bounce RateSitenize giriş yapmış bir kullanıcının başka bir sayfaya girmeden, herhangi bir aksiyon almadan hemen geri çıkma oranına “bounce rate” denir. Bounce Rateinizi takip etmek sitenizdeki deneyimin ne kadar efektif olup olmadığını anlamanıza yardımcı olabilir. Yüksek bounce rate oranı ortada bir sorun olduğuna işaret edebilir; sitedeki içeriğin hedeflenen kullanıcıya hitap etmemesi, sayfanın yüklenme hızı, mobil uyumluluk bunlardan birkaçıdır.Hedef kitleyi doğru belirlemek, sayfanın yüklenme hızını optimize etmek, kısa ve güçlü bir CTA (Call to Action) kullanmak gibi aksiyonlar bounce rateinizi düşürmede yardımcı olabilir.Bounce Ratei “(Tek sayfalık session sayısı / Toplam session sayısı) x 100” formülü ile hesaplarız.FrequencyBir kullanıcının reklamınızı kaç kere gördüğünü veren metrik Frequency’dir. Reklamınızı birden fazla kez görmesi kararsız kullanıcıların satın alma aksiyonu almasına yol açabilir. Tam tersi şekilde, kullanıcı reklamı birden fazla kez görmesine rağmen satın alım yapmayabilir. Bu gibi durumlarda kitlelerinizi gözden geçirmek ve farklı kitleler hedeflemek doğru bir strateji olabilir. Frequency’nin yüksek olması, harcadığınız paraya kıyasla hedeflediğiniz kitlenin dar olması sebebiyle de olabilir. Reklam frekansınız çok yüksek ise kullanıcılarınız reklamlarınızı görmekten sıkılıp, markanıza küsebilir. Yüksek frekans problemini çözebilmek adına hedef kitlenizi genişletebilir veya reklam bütçenizi kısabilirsiniz.Frequency’nin kaç olması gerektiği oldukça değişkendir. Özellikle New User ve Remarketing hedefli kampanyalarınız için değişkenlik gösterir. New User kampanyalarında bu oran daha düşükken Remarketing kampanyalarınızda ise kitlenizin daha dar olması sebebiyle frekansınızın Remarketing kampanyalarında daha yüksek olması olağandır. Hedef frekansınızı tespit edebilmek için geçmiş kampanyalarını haftalık kırılımda inceleyerek en düşük CPA’i yakaladığınız frekans aralığını hedeflemek doğru bir strateji olabilir.

Pazar Sepeti Analizi
Günümüz dünyasında, hepimizin çok iyi bildiği pandemi sonrası e-ticaret sektörü güneş gibi yükseldi. Bu yükselişle birlikte, nispeten küçük işletmelerden en büyük markalara kadar hemen her markanın web siteleri çok daha fazla popülerlik kazandı ve trafikleri neredeyse %50 arttı. Uluslararası Ticaret İdaresi’ne (2021) göre, pandemi sonrasında e-ticaret gelirlerinde ortalama %19’luk bir artış (Gıda ve Kişisel Bakım ürünlerinde %26) öngörülmektedir.Bu büyüme istatistikleri ve gelişmeler bize tek bir önemli şeyi söylüyor: İşletmeler artık e-ticaret/pazarlama departmanlarına ve operasyonlarına çok daha fazla dikkat (ve bütçe) ayırmalı.E-ticaret denince akla ilk gelen elbette web siteleri. Ürünler, işletme sahiplerinin en değerli kaynağı olan müşteriden daha fazla satış ve gelir elde edebilmelerini sağlayacak şekilde sitelerde sergilenmeye çalışılıyor.Müşterilerin dikkatini çekmek ve onları daha fazla satın almaya yönlendirmek için onlarca yöntem var. Bu yazıda, “Sepet Analizi” adı verilen bir yöntemi açıklamaya çalışacağım.Sepet Analizi Nedir?Sepet Analizi, müşterilerin web sitesindeki sepetlerini inceleyen ve anlamlı, kişiselleştirilmiş ürün önerileri sunmak için bunları analiz eden bir yöntemdir. Analizin teknik kısmına geçmeden önce şu noktaları belirtmekte fayda var: Her müşteri ve satın alma davranışı farklıdır. Her ürün farklıdır; ancak bazıları birlikte kullanılır ve satın alınır. Bazı durumlarda, tamamen alakasız ürünler bir arada satılabilir ve insan gözü bunları her zaman fark edemeyebilir. İşte burada yapay zeka ve makine öğrenimi devreye giriyor.Algoritmalara daha derinlemesine bakalım.Apriori AlgoritmasıApriori algoritması 1994’ten beri kullanılıyor ve boole türündeki birliktelik kuralları için sık kullanılan öğe kümelerini bulmamıza yardımcı oluyor. Algoritmanın adı, sık kullanılan öğe kümesi özellikleri hakkındaki ön bilgiyi kullanmasından kaynaklanıyor.Bu algoritmayı uygulamak için verisetimizde şu sütunlar olmalı: İşlem Kimliği (Sepet ID) Ürün SKU (Ürün ID) Ürün Kategorisi Adet Gerekli verileri edindikten sonra sihir başlıyor. R Studio, Python vb. dillerde bu algoritmayı uygulayabiliriz.Veri, tekrar eden işlem kimliklerini içerdiği için önce her işlem kimliğine göre grup oluşturup o sepete eklenen her benzersiz ürünü öğrenmeliyiz.Ardından tüm ürünler için ikili (dummy) değişkenler yaratır, her benzersiz işlem satırı için ilgili sütuna miktarı yazarız. Örnek işlenmiş veri: Transaction IDÜrün AÜrün BÜrün CÜrün D 123abc7300 456def2011 Makine öğrenimi kuralları gereği, burada yalnızca ürünlerin sepete eklenip eklenmediğine (sık kullanılan ürün kümelerini bulmak istediğimiz için) odaklanmak amacıyla hücreleri 1 ve 0 olarak kodlarız.Modeli uygulamadan önce şu veriyi elde ederiz: Transaction IDÜrün AÜrün BÜrün CÜrün D 123abc1100 456def1011 “mlxtend” kütüphanesinden “apriori” ve “association_rules” paketlerini kullanarak verimli ve hızlı bir şekilde modeli uygulayabiliriz.Gerekli parametreleri verisetine ve amaca göre ayarladıktan sonra aşağıdaki gibi bir sonuç tablosu elde ederiz: Ön KoşulSonuçÖn Koşul DesteğiSonuç DesteğiDesteğiGüvenLiftLeverageConviction Ürün AÜrün B0.40.60.50.832.780.0221.67 Ürün AÜrün C0.40.30.450.652.110.11.12 Ürün BÜrün D0.60.50.50.621.98-0.321.43 Not: Gizlilik nedeniyle değerler rastgele üretilmiştir.Sonuçları Nasıl Yorumlarız?Burada en önemli metrikler “desteği” ve “güveni” değerleridir. Yine de daha iyi kavramak için her birinin ne anlama geldiğine bakalım: Ön Koşul Desteği: Ön koşul ürünün tüm işlem içindeki oranı. Sonuç Desteği: Sonuç ürünün tüm işlem içindeki oranı. Desteği: Ön koşul ve sonuç ürünlerin aynı sepette bulunma oranı. Güven: Ürünlerin birlikte satın alınma güven oranı. Lift: Beklenen güven oranına göre elde edilen güven oranı. Leverage: Ürünlerin bağımsızlığına göre birlikteliğin istatistiksel ölçüsü. Conviction: Sonuç ürünün ön koşula bağımlılığı arttıkça yükselen değer. Tabloyu elde ettikten sonra sonuçları analiz edebiliriz. Örneğin güven eşiğini 0.6 olarak belirlersek, güven değeri bu eşiğin üzerinde olan satırları “anlamlı” kabul ederiz: müşteriler bu ürünleri birlikte sıkça satın alır.Bu Sonuçlar Nerede Kullanılır?Bu sonuçları öneri algoritmalarında ve mağaza rafı tasarımında kullanmak yaygındır. Örneğin, bir müşteri Ürün A’yı sepete eklediğinde Ürün B’yi önermek, bu ürünleri birlikte satın alma ihtimalini artırır. Ayrıca ürün listeleme sayfalarında Ürün A ve B’yi yan yana konumlandırarak müşterilere satın almaları hatırlatılabilir. Kampanya senaryolarında da sepete Ürün A ekleyen müşterilere Ürün B indirimli sunulabilir. Hatta fiziksel mağaza rafları bile bu ilişkilere göre düzenlenebilir.Böylece satış miktarı, sipariş adedi, gelir ve trafik gibi anahtar performans göstergeleri artar, ürün ve pazarlama maliyetleri daha verimli tahsis edilebilir.

Ürün Puanlama Algoritması
Ürünlerinizin performansını merak ediyorsunuz. Ayrıca, gelir artırmak için ürün portföyünüzü nasıl yöneteceğinizi merak ediyorsunuz. Tüm sorularınızın yanıtları burada: blogumuzu inceleyin ve Ürün Puanlama Algoritmamız hakkında bilgi edinin.Ürün yönetiminde sıkça karşılaşılan problemlerProfesyoneller, şirketlerinin performansını değerlendirirken zihinlerinde birçok soru taşır. Bu sorulardan bazıları, web sitelerinde, uygulamalarda ve pazarlama kanallarında satılan ürünlerin verimliliğini artıracak önemli aksiyonları düşünürken çok faydalıdır.Hangi e-ticaret metriklerine odaklanmalıyız? Hangi ürünler daha değerli? Aynı ürün portföyüyle gelirimizi nasıl artırabiliriz? Ürünlerimizin pazarlama kampanyalarını optimize etmek için kilit metriklerimiz neler olmalı? Web sitemizde veya uygulamamızda ürün listelemeyi nasıl belirlemeliyiz?Evet, doğru tahmin ettiniz! AnalyticaHouse Veri Bilimi & İçgörüler Ekibi bu gizemli soruların tamamı ve daha fazlası için sihirli bir algoritmaya sahip: Ürün Puanlama Algoritması. Bu yazıda algoritmanın yapısını ve dijital pazarlama alanındaki uygulamalarını inceleyeceğiz.Algoritma nasıl inşa ediliyor?Her web sitesi ve uygulamada, renkler, bedenler, ürün tipleri, sezon, hedef cinsiyet, yaş grupları vb. boyutlara göre çok sayıda ürün ve varyant grubu bulunur. Sahip olduğumuz verilere bağlı olarak Ürün Puanlama Algoritması sayesinde ürünlerin tüm detaylarını analiz edebiliriz.Bu analiz için minimum veri gereksinimi, ürünlerin işlem verileri ve mevcut envanter bilgileridir. İşlem verilerini incelerken odaklandığımız metrikler şunlardır: satin alma sayısı, toplam miktar, gelir, ortalama fiyat vb. Elbette, kullanıcı/oturum bazlı veriler olduğunda daha da ilginç hale gelir: ürün detay görüntülemeleri, sepete ekleme, alışveriş yapan kullanıcı sayısı, ürüne bakan kullanıcı sayısı, gelir/ürün detay görüntüleme, işlem/ürün detay görüntüleme vb.Bu metrikleri şu iki gruba ayırabiliriz: Gelir destekleyici metrikler: satın alma sayısı, toplam miktar, gelir, ortalama fiyat, gelir/ürün detay görüntüleme, işlem/ürün detay görüntüleme Müşteri ilgisini gösteren metrikler: ürün detay görüntüleme, sepete ekleme, alışveriş yapan kullanıcı sayısı, ürüne bakan kullanıcı sayısı, gelir/ürün detay görüntülemeMetrik tanımları Satın alma sayısı: İşlem (transaction) sayısı Toplam miktar: Satın alınan ürün adedi Gelir: Toplam gelir tutarı Ortalama fiyat: Ürünlerin ortalama fiyatı gelir/ürün detay görüntüleme: Her ürün için detay görüntüleme başına gelir işlem/ürün detay görüntüleme: Dönüşüm oranı (ürün detay görüntülemeye göre) sepete ekleme: Sepete eklenen ürün adedi alışveriş yapan kullanıcı sayısı: İlgili ürünü satın alan müşteri sayısı ürüne bakan kullanıcı sayısı: İlgili ürünü görüntüleyen kullanıcı sayısı Modelin uygulamasıAlgoritma, her ürün seviyesinde uygulanabilir ve hem büyük resmi hem de ayrıntıları analiz etmemize yardımcı olur. Aşağıdaki örnek, bir e-ticaret şirketi için kategori/ürün düzeyini göstermektedir: Seviye 1: Ayakkabı/Çanta Seviye 2: Ayakkabı Seviye 3: Spor Ayakkabı Seviye 4: X Markası Spor Ayakkabı Seviye 5: X Markası Beyaz Spor Ayakkabı Seviye 6: X Markası Beyaz Spor Ayakkabı (Size: 38) Ürün puanı nasıl hesaplanır?Ürün Puanlama Algoritması temel olarak iki kısımdan oluşur. İlk kısım, daha alt seviyedeki bir ürünün (örneğin Seviye 6’daki “X Markası Beyaz Spor Ayakkabı (Size: 38)”) daha üst seviyedeki ürün (Seviye 5: “X Markası Beyaz Spor Ayakkabı”) toplamı içindeki oranını, önceki metrikler kullanarak hesaplar. İkinci kısım ise, ürünün mevcut envanter bilgisini göz önünde bulundurur ki kısa ve uzun vadede envanter yönetimi için hayati önemdedir. Yukarıdaki örnekte, sepete ekleme ve satılan miktar metriklerinin yanı sıra envanter skoru (stokta varsa 1, yoksa 0) kullanılarak Seviye 6 ürününün puanı hesaplanmış: Her satır (Seviye 6’daki her varyant) puanlandıktan sonra, Seviye 5’in puanını bulmak için tüm Seviye 6 puanları toplanır. Örneğin “X Markası Beyaz Spor Ayakkabı” için toplam puan: 0,0747 + 0,0245 + 0,0036 + 0,0028 + 0,0251 + 0,0000 = 0,131 Bu örnekte “X Markası Siyah Spor Ayakkabı” en yüksek skora (0,193), “X Markası Kırmızı Spor Ayakkabı” en düşük skora (0,071) sahiptir.Sonuçları nerede kullanabiliriz?Bu analiz, alt seviyeden üst seviyeye kadar tüm düzeylerde uygulanabilir ve önceki metriklere ek olarak daha fazla metrikle detaylandırılabilir. Ayrıca, metriklerin önemini Değişken Önem Analizi kullanarak ayarlayabiliriz. Son olarak, analiz sonuçları otomatik olarak ürün beslemelerini güncellemek için pazarlama kampanyalarında da kullanılabilir.

Kasım Döneminde Medya Satın Almak İçin 6 Neden
Ömründe internetten hiç alışveriş yapmamış tüketicilerin bile varlığından fazlasıyla haberdar olduğu Kasım indirimlerinin, e-ticaret markaları ve tüketiciler için ayrı bir öneme sahip olduğunu herkes bilir. Yıllar önce ABD’de başlayan ve çok geçmeden ülkemizde de geniş yer edinen Black Friday fenomeni, Kasım’ın son cuma günü olan asıl tarihine sığmamış; bu dönemdeki potansiyeli gören markaların “parlak” fikirleri ile bu tarihin öncesine ve sonrasına farklı özel günlerle (11.11, Cyber Monday vb.) taşmış; geldiğimiz noktada da tüm Kasım ayını e-ticarette bir fırsat - indirim ayına dönüştürmüştür. Bir iki yıl içerisinde, “Black Fridday” söylemi “Black November”’a evrilmiştir.Bilindiği üzere, ana performans pazarlama kanallarının (Google, Meta vb.) haricinde kalan dijital medya mecraları (Onedio, Ekşi sözlük, Kızlar soruyor, Admatic, Medyanet, Sahibinden.com vb.) yeniden hedefleme (retargeting) mantığıyla çalışmadığı için kullanıcı hunisinde (user - funnel) genellikle yeni kullanıcı kazanımına yönelik olarak konumlandırılmaktadır.E-Ticaret sitelerinde yeni kullanıcıların ortalama 7-8. ziyaretlerinde satın alma adımına geçtikleri göz önüne alındığında, performans kanalları haricindeki bu mecralardan ilk kez gelen kullanıcıların ilk oturumda (session) ürün satın almasını (last click non-direct transaction) beklemek pek mantıklı olmamaktadır. Bu yazımızda, dijital pazarlama faaliyetlerine bir bütün olarak baktığımızda, sadece ROAS gibi net metriklere ve bunu meydana getiren birincil girdilere (search, retargeting, affiliate kampanyaları vb.) fazla odaklanılıp, marka görünürlüğü ve farkındalığı gibi net ölçümlenemeyen girdilerin ikinci plana atılmasıyla kaçan fırsatları ele almak istedik.1. Performans Reklamlarında Yaşanan Hacim ProblemiKasım ayı, küçük-büyük her ölçekteki e-ticaret markasını, dikkat çeken indirimler yapmaları konusunda teşvik etmektedir. Özellikle pazar yeri mantığı ile çalışan (Trendyol, Hepsiburada vb) e-ticaret markaları sundukları indirim kampanyalarını daha fazla insana ulaştırmak veya mevcut kullanıcılarını alışverişe yönlendirebilmek için hem marka hem de performans pazarlama bütçelerini arttırmaktadırlar. Bu dönemde dijital medya mecralarındaki reklam alanları, e-ticaret devlerinin devasa bütçeleri nedeniyle yoğun talep görmektedir.Diğer taraftan, bahsedilen mecralar satışını gerçekleştirdikleri reklam alanları için önceliği birebir (ordinolu) satış yapabilecekleri markalara ayırırlar; ancak birebir satamadıkları alanları Google ve programmatic satın alma platformlarına Real Time Bidding (RTB - Gerçek zamanlı tekliflendirme) sistemine açarlar. Dolayısıyla, yoğun kampanya dönemlerinde sadece Google veya programmatic satın alma yoluyla display reklamcılık yapan markalar, ordinolu satıl(a)mayan dolayısıyla etkisi daha düşük reklam alanlarına sıkışıp kalırlar. Bu alanlarda da talep yüksek olduğu için, Real Time Bidding (RTB) sisteminin bir sonucu olarak rekabette geriye düşmemek için daha yüksek gösterim veya tıklama ücreti öderler.Özetle, reklam alanlarının öncelikli olarak ordinolu satıldığı veya RTB ile yüksek birim fiyatlarla satıldığı bu ayda, reach (erişim), impression (gösterim) ve click (tıklanma) sıkıntısı çekilmektedir. Markalar bu dönemde performans dışı mecralarda medya satın alma yaparak gerekli erişime ulaşabilirler.2. Ekstra Erişime Duyulan İhtiyaç ve Sürümden Kazanım BeklentisiGeleneksel ticarette olduğu gibi e-ticarette de yapılan indirim kampanyalarında, hiçbir zaman ilk olarak mevcut müşteriyi veya sadık müşteriyi hedeflemek mantıklı olmayacaktır. İndirim konsepti, kâr marjının düşürülerek müşteri sayısının arttırıldığı, ancak total karın maksimize edildiği durumda mantıklı bir zemine oturmaktadır. Dolayısıyla, bir indirim kampanyası planlandığında mutlaka yeni müşteriye dijital dünyada da yeni kullanıcıya ulaşmak gerekmektedir.Bu doğrultuda performans pazarlama uzmanlarının ilk önceliği Google, Meta ve diğer RTB platformlarında reach ve new user odaklı display reklamları açmak olacaktır. Bu ilk ve gerekli bir kampanya olmakla birlikte, yazımızın genelinde bahsedilen nedenlerden ötürü Kasım ayında etkisi düşük ve yetersiz kalacaktır.3. Performans Reklamlarındaki Görünürlük Kaybı ve Reklam KörlüğüMadde 1’de belirtildiği üzere, dijitaldeki reklam mecralarındaki en etkili ve en yüksek görünürlüğe sahip display alanları ordinolu satıldığı için, RTB odaklı platformlara görece daha düşük görünürlüğe sahip alanlar kalmaktadır. Diğer taraftan, performans odaklı açılan reklam kampanyaları da genellikle tıklanma veya dönüşüm odaklı optimize edildiği için bannerın görünürlüğü ikinci planda kalarak, dönüşümü dolaylı yoldan destekleyecek awareness hedefleri de ikinci plana atılmaktadır. Örneğin, desktop sitede tıklama getiren 300x250 ebatındaki küçük bir banner alanı, markanın kampanya bilinirliğine bir fayda sağlamayacaktır. Özellikle de Kasım ayında ordinolu satılan masthead, pageskin gibi en görünür alanlar ve bu dönemde özellikle tercih edilen rich media çalışmaları nedeniyle geri kalan performans odaklı bannerlar gerçek anlamda görünmeyecek, görünse de, kullanıcının dikkatini çekme noktasında yetersiz kalacaktır.4. Birim Maliyetlerin Artması ile Alternatif Kanallara Olan İhtiyaç Performans dışı bazı dijital reklam platformları tıklama bazlı ücretlendirme (CPC) ile çalışmaktadır. Dolayısıyla aynı performans pazarlama kanallarında olduğu gibi, tıklamaya para ödeyerek bu mecraları bir performans kanalı olarak konumlandırmak mümkündür.Elbette normal alışveriş dönemlerinde Google ve diğer performans kanalları, CPC maliyetleri nedeniyle söz konusu dijital mecralara göre daha ekonomiktir, ancak Kasım ayı gibi talebin yüksek olduğu dönemlerde RTB prensibi doğrultusunda maliyet avantajını kaybetmektedir. Dolayısıyla, performans dışı reklam platformları bu dönemde performans pazarlamanın içinde konumlandırılmalıdır. Engageya, Medyanet, Ciner gibi mecralar ve medya grupları CPC bazlı modellere sahiptir. 5. Artan Müşteri Talebinin ve Tüketim Motivasyonunun Fırsata ÇevrilmesiGünümüz tüketicileri ve özellikle e-ticaret müşterileri alışverişlerini Kasım ve benzeri özel kampanya dönemlerine erteleme eğiliminde oldukları gibi; aktif ürün/hizmet arayışı içerisinde olmayan potansiyel müşteriler de, maruz kaldıkları geleneksel ve dijital reklamların etkisi ile bu dönemde alışveriş yapmaya yatkındırlar.Kümülatif olarak yaratılan fırsat algısı, sadece reklam yapan büyük markalar için değil, diğer küçük ölçekteki markalar ve farklı sektörlerdeki şirketler için de potansiyel taşımaktadır. Black Friday konseptinin çıkışıyla alakası olmayan yatırım - finans sektöründe bile, Kasım ayında özel kampanyalar yapıldığı görülmektedir.Diğer taraftan alışveriş yapmayacak kullanıcıların bile, bu yoğun reklam dönemde markalara karşı farkındalığı ve algısı güçlenmektedir. Dolayısıyla Kasım ayı, ek ciro beklentisi olmayan markalar için bile marka yatırımı noktasında bir fırsat dönemi olarak düşünülmelidir. 6. Kampanya ve Marka Bilinirliğinin Artmasının Performansa Dolaylı KatkılarıPerformans pazarlaması ve buna bağlı reklam kampanyaları, kısa vadeli dönüşüm hedefi doğrultusunda, markayı bilen hatta online satış kanalını ziyaret etmiş; dolayısıyla satın almaya veya hedeflenen diğer dönüşümlere (başvuru toplama, üye kazanımı, app download vb.) en yakın olan kullanıcılara öncelik verir. Performans pazarlaması bu noktada en temel olarak potansiyeli yüksek olan yeni kullanıcılara ihtiyaç duyar, yapılan medya çalışmaları bu ihtiyacı en basit şekilde karşılayan yöntem olmaktadır. Bu noktada, özellikle Kasım öncesinde yeni kullanıcı kazanımı odaklı medya satın alma faaliyetleri faydalı olacaktır. Ayrıca, medya satın alma faaliyetlerinin marka farkındalığı ve bilinirliği noktasındaki katkısı, online satış kanalının organik trafik kanadını doğrudan güçlendirmektedir.Bilindiği üzere Google organik arama sonuçlarından gelen kullanıcı, bir e-ticaret sitesi için en değerli ve en ekonomik kullanıcı türüdür. Düzenli medya satın alımı yapan markaların Google’daki arama hacimlerinin radikal olarak arttığı sıkça gözlemlenmektedir. Sonraki aşamada, siteye kazandırılan bu yeni kullanıcıların dönüşüm kazandırması için online kanala tekrar tekrar gelmeleri hedeflenir; her bir ziyaret bir performans reklamıyla bir maliyet yarattığından bunun orta ve uzun vadede minimize edilmesi gerekmektedir. Diğer taraftan, Google’ın RTB sistemi, reklamına daha çok tıklanan markalardan “sürümden kazanma” mantığı ile daha düşük CPC ücreti alır; dolayısıyla tanınan ve güvenilen markaların reklamlarına tıklanma oranı daha yüksek olur. Google bunu tespit eder ve yüksek tıklanma oranını daha düşük CPC maliyeti ile ödüllendirir. Markalar, tüketicinin marka ve alışveriş algısının yüksek olduğu bu dönemlerde medya satın alma faaliyetlerini bir marka yatırımı olarak da konumlandırdıklarında, orta ve uzun vadede reklamlarının tıklanma oranı (CTR) artar, böylece CPC maliyetlerinde önemli ve kalıcı düşüşler elde edilir.Kısacası, marka pazarlaması ve medya satın alma faaliyetleri Kasım döneminde, diğer aylarda olduğundan daha gerekli ve etkili bir noktaya gelmektedir. Bu doğrultuda, tüm dijital markalara, medya satın alma kararlarını verirken, dijital pazarlamayı sadece performans pazarlaması ile sınırlandırmayarak, pazarlamayı bir bütün olarak ele almalarını; performans odaklı metriklere ek, potansiyel müşterilerinin zihinlerinde kazandıkları farkındalığı ve konumu da geliştirmelerini tavsiye ediyoruz.
